Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Amerika'nın gizli tarihi

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    Amerika'nın gizli tarihi Img_le10200 / 999200 / 999Amerika'nın gizli tarihi Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    Amerika'nın gizli tarihi Empty Amerika'nın gizli tarihi

    Mesaj tarafından FallenAngel Cuma Şub. 25, 2011 12:11 am

    Amerika'nın gizli tarihi

    Kolomb Kudüs Tapınağı'nı İnşa Etme Yolunda...

    Muharref Tevrat'ı ezbere bilecek kadar dindar bir Yahudi olan ve en büyük düşü Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'nı inşa etmek olan Kristof Kolomb hayatının en önemli kararını verip yola çıkarken macera peşinde koşuyor olabilir miydi? Klasik anlatımlarda sıkça rastlanan para ve şöhret hırsı bu denli sofu bir yahudinin böyle bir yolculuğa niçin çıktığını açıklamak için yeterli sayılabilir miydi?Kuşkusuz hayır... Kolomb'un "kutsal ve Siyonist" amaçları çeşitli Yahudi kaynaklarında vurgulanıyor. David M. Eichhorn şöyle diyor: "Kolomb gerçekte Yeni Dünya için ayrılıyordu. Aslında bu Yeni Dünya'nın varlığını önceki Vikingli kaşiflerin araştırmalarından biliyordu. Esas gizli amacı güçlü Yahudi dostları için bir yer bulmaktı." Amerikan The New Republic dergisinin yazdığına göre Yahudi tarihçi Simon Wiesenthal da Kolomb'un İspanya'dan sürülen Yahudilere yeni bir yurt bulmak için yola çıktığına inanır. Buna göre Kolomb'un amaçlarının başında Osmanlı (yani İslam) karşıtı bir cephe oluşturma ve Kudüs'teki Kutsal Süleyman Tapınağını inşa etmek için "finansman" bulma özlemi geliyordu:



    Kolomb'un yolculuğunun amaçları: 1. Hıristiyan Kral Prester John'a ulaşarak Osmanlı'ya karşı ikinci bir cephe açmak. 2. Kutsal yerleri kurtararak 'Süleyman Tapınağı'nı yeniden inşa etmek... Kolomb'un 1481 yılında tuttuğu günlüğünde Flavius Josephus'dan bölümler var. Josephus'un notları arasında 'Ophir' ülkesinden bahsediliyor. (Altın ülke) Zengin altın yatakları olan bu ülkeden çıkaracağı altın ve elmas ile Süleyman Mabedi'ni yeniden inşa ettirmeyi düşünüyordu.



    Tüm bunlar Kolomb'un yolculuğuna önemli bir metafizik boyut olduğunu göstermektedir. Bunun bazı görünür işaretleri de vardır. "Yahudi Ansiklopedisi" Encyclopaedia Judaica Kolomb'dan sözederken onun yola çıkarken ilginç bir Yahudi ritüelini uyguladığını bildiriyor: Kolomb bütün hazırlıklar tamam olmasına rağmen yola çıkmak için tam bir gün görünür hiçbir neden olmamasına rağmen beklemiştir. Judaica Kolomb'un yola çıkmaktan uzak durduğu günün Yahudi takvimine göre Av ayının dokuzu olduğuna dikkat çekiyor. Çünkü Av ayının dokuzu Süleyman Tapınağı'nın yıkıldığı gündür ve bu gün Yahudiler oruç tutarak tapınağın yıkılışının yasını tutarlar.Anlaşılan Kolomb kutsal yolculuğunun tarihini de kutsal Yahudi geleneklerine göre belirlemiştir. Süleyman Tapınağı ile ilgili geleneklere... Tapınağın yıkıldığı günü dini kurallara uygun olarak yas tutarak geçiren Kolomb ertesi gün Yeni Dünya'ya doğru yola çıkmıştır...



    Kolomb'un Yeni Dünya'ya ayak bastığı 12 Ekim 1492 tarihi ise yahudi takviminin bir başka önemli günüdür: 21 Tişri 5253 yani Sukkot'un son günü Hoshana Rabba.Tüm bunlardan Kolomb'un iki büyük hedefi olduğu ortaya çıkıyor; Yahudiler için iyi bir toprak bulmak ve yeni zenginlikler elde ederek Mesih'in yeryüzüne geliş alameti olarak sayılan Süleyman Mabedi'ni inşa için güç sağlamak...Kolomb'un yolculuğunu kimlerin organize ettiğini kimlerin bu iş için "lobi" yaptıklarını incelediğimizde ise yolculuğun sözkonusu kutsal amaçlar için düzenlenmiş organize ve planlı bir hareket olduğu daha da kesinlik kazanıyor.



    Kolomb'un Ardındaki YahudilerKolomb'un seferi bir günde karar verilmiş bir yolculuk değildi. Olamazdı da; çünkü zamanın şartlarında okyanusa açılarak Batı'ya doğru ilerlemek son derece büyük ve riskli bir işti. Kral ve Kraliçe'nin buna izin vermesi bu iş için kaynak ayırmayı kabul etmesi uzun ikna ve "lobi" çabalarının sonucunda olmuştu.Kral ve özellikle Kraliçe'yi Kolomb'u desteklemeye ikna edenler ise Yahudilerdi. Kolomb'un en büyük destekçileri üçü de birer "konverso" (görünüşte Hıristiyanlığı kabul etmiş Yahudi) olan Luis de Santagnel Gabriel Sanchez ve Isaac Abrabanel idi. Kolomb bunların yanısıra yine bir Yahudi olan Abraham Ben Samuel Zacuto'nun çizdiği astroloji haritalarından ve onun öğrencisi olan bir başka soydaşının Joseph Vechinho'nun geliştirdiği astrolojik yön bulma aygıtlarından yararlandı. Bu kişilere tek tek baktığımızda son derece ilginç gerçeklerle karşılaşıyoruz...



    Santagnel Kral'ın hazineden sorumlu genel müfettişiydi ve Kolomb'u Kral'ın huzuruna çıkaran sonra da onun lehinde Kral'a telkinlerde bulunan en önemli isim o oldu. Santagnel ayrıca Kral ve Kraliçe'yi Kolomb'un finansmanı için gerekli parayı kendisinin kolaylıkla bulabileceğini söyleyerek ikna etti. Gerçekten de Kolomb'a hazineden tam 1.140.000 maravedi vererek yolculuğun finansmanını sağladı. Kolomb yolculuğundaki gelişmelerle ilgili ilk mektubunu da ona yazdı. Gerçekte Yahudi kimliğini koruduğunun en önemli işaretlerinden biri ise nüfuzunu sürekli olarak yahudilere destek olmak için kullanmasıydı.



    Saraydaki diğer konverso Gabriel Sanchez ise İspanya'nın iki krallığından biri olan Aragon'un hazine bakanıydı. O da Kolomb'a finansman sağladı. Kolomb'un yolculuğu ile ilgili mektup yolladığı ikinci kişi oydu.



    Isaac Abrabanel ise Kolomb'a yardım edenler içinde gerçekte en önemli kişiydi. Çünkü Kolomb'a önemli para desteği veren Abrabanel bu teknik yardımının yanısıra olayın metafizik boyutunu da hesaplayanların başındaydı. İspanya'daki Yahudi toplumunun önde gelen isimlerinden olan Abrabanel ünlü Kabalacı hahamlardan Joseph Abraham Hayyun'dan Kabala ve Talmud eğitimi almıştı. (Kabala: Yahudi Mistisizminin kaynağı. Batıni ilimlerin ve büyünün temel kaynaklarından biri olarak kabul edilir). Abrabanel kilit bir isimdi; 1484 yılında Kral ve Kraliçe'nin emrine girmiş ve ülkedeki vergi toplama işini denetlemek üzere tam yetkiyle atanmıştı. Önemli icraatlarından birini Granada'daki Müslümanlara karşı girişilen savaşı finanse etmekle yaptı. Müslüman katliamı ile noktalanan savaş Abrabanel tarafından verilen 1.5 milyon altın duka sayesinde kazanılmıştı. Abrabanel tüm bu politik çalışmalarını yaparken bir yandan da Mesih'in gelişi ile ilgili Kabalistik çalışmalarla ilgileniyordu. Mesih'in gelişinin yakın olduğunu öne süren üç kitap yazdı: Ma'yeni ha-Yeshu'ah Yeshu'ot Meshiho ve Mashimi'a Yeshu'ah. Bu kitaplarında Mesih ile ilgili kehanetleri inceliyor ve bunlar üzerine yorumlar yapıyordu.



    Mesih geldiği zaman tüm Yahudilerin Vaadedilmiş Topraklar'da yaşayacağını ve Mesih'in tüm diğer milletleri de İsrail'in egemenliği altına alacağını müjdeledi.Abraham Ben Samuel Zacuto ise Kolomb'un yolculuğuna Kabalistik güçler katan bir diğer isimdi. Devrim en önemli astroloji uzmanı olan Zacuto aynı zamanda da Kabala konusunda uzmanlaşmış bir Yahudiydi. Ortaçağ'ın enbüyük Yahudi filozofu olan Maimonides'in çalışmalarını ve ünlü Kabala çalışması Sefer ha-Kabbalah'ı incelemişti. Bu ilhamlardan yola çıkarak astroloji ile ilgili Sefer ha-Yuhassin adlı kitabını yazdı. Kolomb Zacuto'nun astrolojik bulgularından büyük ölçüde yararlanarak denizde yolunu bulmuş hatta bunlar sayesinde Yeni Dünya'daki yerlilere önceden bir güneş tutulmasını haber vererek onları metafizik güçleri olduğuna inandırmıştı. Zacuto'nun çalışmalarından yararlanan bir başka "kaşif" ise Vasco da Gama oldu. Gama'nın yolculuğunun bir başka ilginç yanı da gemideki yol göstericilerin haritacıların ve tercümanlarının çoğunun Yahudi olmasıydı.



    Zacuto çalışmalarında temel kaynak olarak Zohar ve Aggadah gibi kabalistik Yahudi geleneklerini kullanıyordu ve en önemlisi yaptıklarını "keşfe" çıkan Yahudi denizcilere destek olması için yapıyordu. Çalışmalarının Hristiyanlar ile yürüttükleri mücadelede Yahudilere yardımcı olmasını umduğunu yazmıştı.



    Zacuto'nun öğrencisi olan Joseph Vechinho da bir Yahudiydi ve Yeni Dünya'ya doğru yolculuğa çıkmadan önce soydaşı olan Kolomb'a giderek Salamanca Üniversitesi'nde onunla tanışmış ve ona ustası Zacuto'nın çizdiği haritaları ve kendi geliştirdiği astronomik araçları vermişti.



    Bütün bu tablo Kolomb'un çıktığı yolculuğun arkasında büyük bir "ırk dayanışması" olduğunu göstermektedir. Bunun az önce incelediğimiz gibi iki büyük amacı vardı; Süleyman Tapınağı'nı yeniden inşa etmek için güç kazanmak ve Yahudiler için "iyi bir yer" bulmak. Nitekim öyle de olacak Kolomb'un keşfettiği "Yeni Dünya" Yahudiler için "iyi bir yer" ve stratejik bir merkez olarak şekillenecekti. (makale harun yahya)



    Amerika'nın gizli tarihi -2-



    Kolomb'un Başlattığı 'Etnik Temizlik' Operasyonu...



    Son dönemlerde Kolomb ile ilgili olarak çevrilen filmlerde sık sık Kolomb'un gerçekte yerlilere çok insancıl yaklaştığı vahşetin emrini dinlemeyen bazı adamlarınca gerçekleştirildiği izlenimi verilmektedir. Ancak gerçekler bu pembe tablodan çok farklıdır.Kolomb Amerika'yı keşfettiğinde 30 milyon kızılderili yaşıyordu. Şimdi 2 milyonluk kayıp bir ırk oldular.Attali "Adanın huzurlu yerlilerinden bazıları onları karşılamaya gelmişlerdir. Colombus onları insan olarak kabul etmemektedir" diyor.Katliam Kristof Kolomb'la başladı. Kolomb keşfettiği yerlerde İspanyol kolonileri oluşturmaya hız verdi. Yerlileri köleleştirdi vergilendirilen yerlileri İspanya'ya altın ödemekle yükümlü kıldı. Hükümdarların izniyle yetki alanı içindeki ticari işlemlerden yüzde on pay alıyordu. Kolomb ayrıca köle ticaretini de ilk başlatan kişiydi...



    Kolomb'un yerlilere uyguladığı baskı ve sömürü politikası onun açtığı yolda ilerleyen "conquistador"lar tarafından devam ettirildi. Bu İspanyol "fatih"leri yerlileri köleleştirme ve mallarına el koyma politikasını sürdürdüler. En çok aradıkları şey ise altındı. Yerlileri yola getirmek için şiddet kullanıyorlardı. Bu dünyanın şahit olduğu ilk büyük "sömürgeleştirme" hareketiydi. Kolomb Yeni Dünya'yı Yahudilere güç kazandırmak oranın zenginliklerini Yahudilerin eline vermek için ele geçirmişti. Kolomb'un hedefine ulaştığının en büyük göstergesi ise sömürgeci conquistadorlar arasında çok sayıda Yahudinin ve konversonun bulunmasıdır.



    Conquistadorların uyguladığı katliam ise inanılmaz boyuttaydı. Örneğin Kolomb geldiğinde nüfusu 200 bin olan bir adada 20 yıl geçmeden sadece 50 bin 1540'da sadece bin kişi kalmıştı. Conquistadorlar'ın en ünlüsü olan Cortes 1519 Şubat'ında 700 adamla Meksika'ya ayak bastı. Meksika'nın toplam kızılderili nüfusu Cortes'in giriş yılındaki 25 milyondan 1605'te 1 milyona indi. Toplam olarak conquistadorlar yarım yüzyıllık bir süre içinde 75 milyon kızılderiliyi yok etmiş yerlerine sadece 240 bin İspanyol yerleştirmişlerdi. Avrupa'da toplam 100 milyon civarında insanın yaşadığı o yıllarda Amerika nüfusu 60 ile 80 milyon arasındaydı. Bu nüfusun % 80'i (yani yaklaşık 60 milyon insan) bir kaç onyıl içerisinde yok edildi. Sadece Hispaniola Adasında 1492'de 7-8 milyon kişi yaşıyorken 1496'da 4 milyon 1570 yılında ise yalnızca 125 kişi kaldı. Tarihçi C. Wells'in verdiği rakamlara göre Kolomb'un kıtaya ayak basmasından sonra bir yüzyıldan az bir süre içinde 95 milyon yerli sömürgeciler tarafından katledildi.Bu boşluk yeni bir drama yol açacak sonraki dört yüzyıl boyunca Afrika'dan katledilen yerlilerin yerine doldurmak üzere Amerika'ya 13 milyon siyah köle taşınacaktı. Bu işin önderliğini de Yahudiler yapacaktı.



    Püritenlerin Tarihi Misyonu İngiltere'de 1600'lü yılların başında yeni bir mezhep yayılmaya başladı. William Tyndale adlı bir Calvinist'in kurduğu mezhep Protestan öğretisinin çoğu konuda daha radikal hale getirilmiş bir şekliydi. Örneğin Protestanlığın Papa'ya ve Katolik Kilisesi'nin hiyerarşisine karşı açtığı savaş Püritenler adı verilen bu yeni mezhep tarafından daha da ilerletilmiş ve Protestan Anglikan Kilisesi'ni de içine alacak bir düşmanlığa dönüştürülmüştü. Bu yeni mezhebin bağlılarının en ilginç özelliği ise Luther ve Calvin'in başlattığı "Eski Ahit'e yönelme" hareketini daha da ileri radikal bir çizgiye götürmeleri ve Eski Ahit'i (Tevrat) neredeyse inançlarının tek kaynağı haline sokmalarıydı.Eski Ahit'e yönelmek demek doğal olarak Yahudilere yönelmek demekti. Püritenler de öyle yaptılar. Eski Ahit hükümlerine göre Yahudiler üstün ve seçilmiş bir halktı ve Püritenler bunu kayıtsız şartsız kabul ettiler. Bu Püritenlerin Yahudilere ve Yahudi dinine büyük bir sempati ve hayranlık beslemelerine yol açtı. Eski Ahit'e bu kadar bağlanmanın bir sonucu daha vardı; Püritenler kendilerini de hayran oldukları Yahudilerle özdeşleştirmeye kendilerini onlara benzetmeye başladılar.



    "Yahudi Ansiklopedisi" Encylopaedia Judaica Püritenlik'ten "Judaizers" (yahudiciler/yahudi sempatizanları) başlığı içinde söz ediyor. Bu terimi ise şöyle açıklıyor: "Judaizer: Yahudi olmadığı halde Yahudi dininin bir kısmını ya da bütünün uygulayan veya Yahudi olduğunu öne süren kimse." Bu sınıfa dahil ettiği Püritenler için de şunları söylüyor:

    İngiltere ve Amerika dahil Kuzey Atlantik'te Püritenliğin güçlenmesiyle birlikte Tevrat'ın incelenmesi buna bağlı olarakta 'yahudileşme' (judaizing) hareketleri başladı. Bu İbrani dilini kullanma anayasanın Tevrat'a dayandırılması ve Sabbath'ın yahudi dinine göre kutlanması taleplerine kadar vardı.

    Püritenler kendilerini Yahudilerle özdeşleştirme konusunda çok ısrarlıydılar. Çocuklarına Samuel Amos Sarah Judith gibi yahudi isimleri veriyor tüm Yahudi dini kural ve geleneklerini uyguluyor İbranice konuşmaya çalışıyorlar kısacası Judaica'nın da kullandığı deyimle "Yahudileşiyor"lardı. İngiliz yazar E. Dowden bu nedenle Puritan and Anglican adlı kitabında "Püritenlik İngiltere'nin kalbine ve ruhuna Tevrat'ın dehasını taşıdı" der. Universal Jewish Encyclopedia'nın yazdığına göre ise "ahlak yapısı Tevrat'la tümüyle eş olan Püritenlik 'İngiliz Yahudiliği' olarak adlandırılmıştır." Ancak Püritenlerin devlet ve kilise hakkındaki radikal düşünceleri Kral tarafından baskı görmeleriyle sonuçlandı. Bu nedenle 1620'li yıllarda iki büyük Püriten grubu ülkeden ayrıldı; biri Yeni Dünya'nın kuzeyine bugünkü ABD'ye gitti ve oradaki ilk önemli koloniyi kurdu. Diğeri ise Amsterdam'a göçtü. Kalan Püritenler mücadeleye karar verdiler ve örgütlendiler. Giderek de güçlendiler. Sonuçta Cromwell'in yönettiği Püriten ordusu 1649'da Kral I. Charles'ı devirdi ve bir Püriten Cumhuriyeti kurdu. Kendini tüm ülkeye "Lord Protector" (Koruyucu Lord) ilan eden Cromwell de bir dikta rejimi oluşturdu. Ülkeyi artık "judaizer" yani Yahudilere hayran olan ve kendilerini de onlarla özdeşleştirmeye çalışan Püritenler yönetiyordu.



    Nitekim Cromwell'in icraatları da "Yahudi hayranı" kimliğine uygundu. İngiltere'nin devrimci Lord'u İngiltere'de yaşamaları o tarihe kadar yasak olan Yahudilere İngiltere'ye yerleşme izni verdi. (Yahudiler İngiltere'den Kral I. Edward tarafından 1292 yılında "halkı tefecilik yoluyla sömürdükleri" gerekçesiyle sürülmüşlerdi ve bu yasak asırlar boyu sürdü. Bu nedenle Cromwell'in iktara geldiği 1649 yılında inançlaını gizlice sürdüren bir kaç ailenin dışında ülkede Yahudi yoktu.) Fakat bir kaç yıl içinde Cromwell bir kanun yayınlayarak bu yasağı sona erdirdi ve ilk Yahudi göçmenler Püritelerin sevinç göz yaşları arasında İngiltere'ye yerleşmeye başladılar.



    Püritenlik böylece İngiliz kültürüne derin bir "Yahudi hayranlığı" enjekte ediyordu. Bu sosyal oluşum asırlar sonra Siyonizm'e verilecek olan İngiliz desteğinin de çekirdeğiydi. Nitekim Cromwell döneminin önde gelen Püritenlerin Elbenezer Cartright yahudilerin İngiltere'ye dönüşleri üzerine duygulanmış ve şöyle demişti:

    Bu İngiliz ulusu Hollanda'daki temsilcileriyle birlikte İsrailoğulları'nı zamanı geldiğinde ataları olan Abraham Isaac ve Jacob'un topraklarına onlara vaad edilmiş olan Vaadedilmiş Topraklar'a da gemileriyle taşıma şerefine ulaşacak ilk ulus olacaktır.

    Püritenlik böylece Yahudiler açısından stratejik bir müttefik olarak tarihi misyon kazanıyordu. Bu misyon az önce belirttiğimiz gibi öncelikle İngiltere'yi etkileyecekti. Ancak bu misyonun asıl büyük hedefi Kristof Kolomb tarafından "yahudiler için iyi bir yer" ve "Süleyman Tapınağı'nı inşa etmek için gereken gücün kaynağı" olsun diye keşfedilen Yeni Dünya olacaktı. (makale harun yahya)



    Amerika'nın gizli tarihi -3-



    Yahudilerin Eliyle Masonluğun Amerika'ya Girişi



    Bugünkü ABD'nin temelleri Kuzey Amerika'daki ilk kolonierin öncüsü olan Püritenler tarafından atıldı. Püritenler sahip oldukları "Yahudi hayranlığını" böylece Amerikan kültürünün merkezine yerleştirdiler. Kuşkusuz bu durum eskiden beridir bir "dünya hakimiyeti"nin yollarını gözleyen yahudi önde gelenleri için büyük bir avantajdı. ABD "sosyolojik" olarak kendileriyle ittifak halindeki bir medeniyet olarak gelişiyordu. Ancak bu "sosyoljik" durumla yetinmediler ve Amerika'yı kontrol altında tutmalarına yardım edecek bazı mekanizmaları da Eski Dünya'dan Yeni Dünya'ya taşıdılar. Bunların başında Avrupa'da Katolik Kilisesi'ne karşı Yahudilikle tarihsel bir ittifak kurmuş olan mason örgütü geliyordu. Masonluk Yeni Dünya'ya tamamen Yahudilerin eliyle taşındı. "Yahudi Ansiklopedisi" Judaica "Freemasonary" (Masonluk) başlığı altında bu konuyla ilgili önemli bilgiler veriyor:

    Koloni Amerikası'nda Masonluğun kurucuları arasında çok sayıda Yahudi ismi göze çarpıyor. Gerçekte Masonluğu Amerika'ya ilk kez getirenler de Yahudiler olmuştu. İlk kez 1658'de New Port Rhode Island'da oluşan Mason locası durumundaki örgütün kuruluşu o bölgede yaşayan bir Yahudinin Mordecai Campanall'ın sayesinde olmuştu. 1734'de Georgia Savannah'ta kurulan locanın kurucuları arasında da dört tane Yahudi bulunuyordu. Bir başka Yahudi Moses Michael Hays İskoç ritini Amerika'ya sokan kişi oldu 1768'de de tüm Kuzey Amerika Masonluğunun genel gözetleyicisi (inspector general) seçildi. 1769'da Hays New York'ta King David Lodge (Kral Davud Locası)nı kurdu. Bu locayı 1780'de New Port'a da taşıdı. 1788-1792 yılları arasında Massachusetts Büyük Locası'nın Büyük Üstadlığı'nı yürüttü. Rhode Island Büyük Locası'nı kuranların başında bir diğer Yahudi Moses Seixas geliyordu. 1802-1809 yılları boyunca bu locanın üstad-ı muhteremi oldu. Moses Hays ile aynı dönemde faaliyet gösteren bir diğer Yahudi Solomon Bush Pennsylvania Masonluğunun genel gözetleyicisi oldu. 1781'de Pennsylvania'da kurulan ve Amerikan Masonluğu'nun tarihinde önemli yeri olan 'Sublime Lodge of Perfection' adlı locanın içinde de Yahudiler son derece etkin konumdaydılar. Eski dönem Amerika Masonluğunun önemli isimleri arasındaki diğer Yahudiler şöyle: Charleston'daki King Solomon's Lodge'un kurucularından Isaac da Costa 1781'de Virginia bölgesinde genel gözetleyici seçilen Abraham Forst ve aynı görevi önce Maryland sonra da Charleston'da yürüten Joseph Mayers. 1793'te Charleston South Carolina'daki büyük sinagoğun açılış töreni Mason localarındaki ritüellere uygun olarak yapılmıştı. Yahudi isimleri daha sonraki dönemlerde de Amerikan localarında dikkat çekti... B'nai B'rith tarafından da benimsenmiş olan gizlilik ketumiyet gibi özellikler ve pek çok ritüelin masonik çalışmalardan etkilendiğine kuşku yoktur. B'nai B'rith Yahudi toplumunun içinde masonluğun bir benzeri olma amacı taşımıştır.

    Yahudilerin eliyle Masonluğun Amerika'ya girmesi oldukça anlamlı bir gelişmeydi: Yahudi önde gelenleri Avrupa'da masonlukla kurmuş oldukları ittifakı aynen Yeni Dünya'ya da taşıyorlardı. Ancak bir farkla; bu ittifak Avrupa'da en başta Katolik Kilisesi olmak üzere bir takım ortak düşmanlara karşı uzun bir savaşa girişmişti. Oysa Amerika'da böyle bir düşman yoktu. (Tek muhtemel düşman olan Kızılderililer de daha önce gibi Muharref Tevrat'ın gösterdiği yöntemlerle soykırıma uğratılıyordu). Bu nedenle İttifak Amerika'da Avrupa'nın aksine "düzen yıkma" işiyle uğraşmadı. Aksine buradaki düzen doğrudan Yahudiler ve onların tarihsel müttefiki olan Masonluk tarafından kuruldu.



    ABD 'Dünyanın İlk Masonik ve Kabalistik Cumhuriyeti'... Yahudi önde gelenlerinin Amerika'da Masonluğu yayma yönünde giriştikleri hummalı faaliyetin ardından ABD "dünyanın ilk Masonik Cumhuriyeti" olarak tarih sahnesine çıktı. Amerikalı tarihçi Robert Hieronimus America's Secret Destiny (Amerika'nın Gizli Kaderi) adlı kitabında bu ülkenin kuruluşunun ardındaki masonik etkenle ilgili bazı ilginç bilgiler veriyor:

    Günümüz tarihçileri 17. ve 18. yüzyılları akıl ve Aydınlanma çağı olarak kabul ederler ve bu dönemdeki tüm zihinsel faaliyetlerin 'evrenin bilimsel yasalarını ispata' harcandığını söylerler. Oysa ki ABD'nin kurucuları bunların yanında mistisizm okültizm ve illüminizm üzerine yoğunlaşmışlardı. Astroloji simya ve Kabala ile derinden ilgilenmişlerdi.

    ABD'nin kurucularının Yahudi mistisizminin kaynağı olan Kabala ile ilgilenmeleri oldukça ilginçtir. Ancak ABD kurucuları Kabalacı birer Yahudi olmadıklarına göre anlaşılan odur ki Kabala'dan ilham almak için ille de Kabalacı bir Yahudi olmak gerekmemektedir. Kabala'ya ve Kabalacılar'a bağlı olan yahudilerin dışında bazı örgütler de vardı. Bu örgütlerin başında ise masonluk geliyordu... Bu durumda ABD'nin kurucularının nasıl olup da Kabala ile ilgilendiği sorusunun cevabı aydınlanıyor. Çünkü Amerika'yı kuranların hemen hepsi Masondular. Hem de oldukça "üstad" masonlar... Bunun yanısıra çoğu aynı zamanda Masonluğun Yeniçağ'daki ikinci bir versiyonu olan Gül-Haç örgütüne üyeydi. Aralarında bir diğer Masonik örgüt olan İllüminati'ye bağlı olanlar bile vardı.Robert Hieronimus yazdığına göre esoterik tarihçiler ABD'nin kurucuları arasında 50'ye yakın Mason sayıyorlar... ABD'nin dört kurucusu-Washington Jefferson Franklin ve Adams-Gül-Haç tarikatının üyesiydi. Bu kurucuların üçü-Jefferson Franklin ve Adams-aynı zamanda İllüminati tarikatına da üyeydiler. George Washington ve bağımsızlık savaşının Fransız destekçisi olan General Lafayette yalnızca yakın arkadaşlar değil aynı zamanda aynı locanın üyesiydiler. Bağımsızlık savaşına komuta ederken Washington düzenli olarak askeri localarda yapılan toplantılara da katılıyordu. Washington Bağımsız Büyük Loca'nın (Independent Grand Lodge) Büyük Üstadlığı'na seçildi. Bu loca 1805 yılında onun anısına Alexandria Washington Locası adını aldı.



    Esoterik tarihçiler Bağımsızlık Bildirgesi'ni imzalayan 56 kişiden 50'sinin mason olduğunu da bildiriyorlar. Bunun yanısıra Amerikan ordusundaki subayların büyük çoğunluğunun Mason olduğu ve askeri localarda toplandığı biliniyor. Kendisi de bir Mason olan General Lafayette Washington'ın 'mason olmayan subaylarına hiçbir zaman içinden gelerek emir vermediğini zaten neredeyse tüm yakın askeri çevresinin onun mistik bir bağ ile bağlanmış biraderleri olduğunu' yazmıştır.



    ABD'nin bir diğer kurucusu Benjamin Franklin de Washington'dan pek farklı değildir. Masonik tarihçiler Benjamin Franklin'i döneminin en büyük Amerikalı Masonu olarak kabul ederler. Franklin kendi gizli derneğini de kurmuştu: Leather Apron Club (Deri Önlük Klübü). Organizasyonun adı bile olaydaki Masonik etkiyi gösteriyor çünkü o sıralar Masonik önlükler deriden yapılıyordu.Franklin siyasi bir ittifak oluşturmak amacıyla 1776'da Fransa'ya geldikten hemen sonra Fransız mason localarıyla bağlantı kurdu. 1778 yılında Voltaire'in Nine Sisters (Dokuz Kızkardeşler) adlı locadaki tekris töreninde Franklin de bulunuyordu. Ertesi yıl bu locanın üstadlığına seçildi. Bunun yanında iki Fransız locasıyla daha ilişki kurdu: Saint Jean de Jerusalem (Kudüslü Aziz Jean) ve Loge des Bons Amis (İyi Dostlar Locası). Fransızlar'la kurduğu ilişkiyi Amerikan-Fransız ittifakının kurulmasında kullandı. İki taraf arasındaki diplomasi ve gizli görüşmeler Masonik protokole uygun olarak yürütülüyordu.ABD'nin kuruluşuna imza atan bir diğer isim de Thomas Jefferson'dı. Onun bağlantıları da incelediğimiz diğer biraderlerini aratmayacak niteliktedir. 1960 yılında yayınlanan Masonic Bible Jefferson'ın 'aktif bir mason olduğuna kuşku olmadığını' bildirir... Bunun yanında 'Gül-Haç uzmanı' Dr. Spencer Lewis Jefferson'ın Gül-Haç olduğuna dair önemli deliller sunar. Dr. Lewis Jefferson'ın yazdığı bir kağıtta 'garip bazı işaretler' bulduğunu bu işaretlerin de eski gizli ve kutsal Gül-Haç metinlerinde yer alan bir şifre türü olduğunu açıklamıştır.



    Masonlukla bu denli özdeşleşmiş olan ABD kurucularının Yahudilerle olan ilişkileri de ilgi çekicidir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda Washington'un yanında çok sayıda Yahudi yer almıştır. Yahudiler kendileri için bir tür "Vaadedilmiş Toprak" olarak gördükleri ABD'nin bağımsızlığına özellikle finansal yönden büyük destek verirler. İki ünlü Yahudi banker Hayim Solomon ve Robert Morris Washington'ın ordularını finanse eder. Ayrıca Hayim Solomon "büyük bir mason"dur. Savaş sonrası da karşılıklı muhabbet sürer. Washington 1781'de Newport'u ziyaret ettiğinde Yahudiler tarafından "Kral Davud Locası"nda yapılan Masonik törenle karşılanır.



    Evet ABD dünyanın ilk Masonik ve de Kabalistik cumhuriyeti olarak doğmuştur.Püriten mirası üzerinde Masonlar ve Yahudiler eliyle kurulmasının en doğal sonucudur bu. Bu ikili ittifak bu büyük başarısını dosta-düşmana duyurmaktan da çekinmemiştir. Ancak bu duyurma Kabala'nın ve Masonluğun geleneksel yöntemi yani sembolizm yoluyla yapılmıştır. ABD Büyük Mührü'ne bakmak bu mesajı algılamak için yeterlidir. (makale harun yahya)

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 4:34 am