Panik atak hastaları ?Asla iyileşemeyeceğim? diye düşünmemeli. Çünkü hastalık psikoterapi ve ilaç tedavisine başarılı yanıt veriyor. Ancak panik atakların tekrarlamaması için hastaların en az 2 yıl ilaç kullanması gerekli.
Panik atağın diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla ilişkisi var mı? Panik ataklar çoğu kez alkol kullanılarak yatıştırılmaya veya önlenmeye çalışılıyor. Bu durum alkolizme yol açabilir. Panik ataklar ve panik bozukluğu belirtileri genellikle depresyonla birlikte görülür. Fobiler panik bozukluğunda gelişen korkulardan kaynağmı alır. Panik atağın tekrarlama riski neyle ilgili? Aslında en kritik konulardan biri bu. Bü¬kere panik atak geçiren bir kişi tekrar geçirebileceği ihtimalini aklından uzaklaştıramıyor. Bu yüzden kaçınma davranışlarında bulunuyor. Biz de ne kadar sonra tekrarlayabildiğim öngöremiyoruz. Panik ataklar tedavi olduktan sonra belli bir süre görülmeyebilir. Ancak tekrarlayacaktır. Bu nedenle önlem almak ve tedavi etmek gerekir. Peki tekrarlamaması için neler yapılabilir? En önemlisi hastalık hakkında bilgi sahibi olmaktır. Burada hastalığın tekrar riski nedeniyle uzun süreli tedavisinin gerekeceğini baştan kabullenmek en iyi seçimdir. Gevşeme egzersizlerini öğrenmek ve kaçınma davranışına karşı koymak hastaya ciddi bir mesafe kat ettirir. Hekime danışmak, psikiyatrist kontrolünde olmak, ilacını düzenli almak da alınabilecek önlemler arasında. Panik atak nasıl teşhis edilir?Öncelikle panik atakla karışan bazı hastalıkları gözden geçiririz. Örneğin tiroid bezinin fazla çalıştığı hipertiroidi dediğimiz bir hastalık çarpıntı, terleme gibi belirtileri yüzünden panik bozulduğuyla karıştırılabilir. Yine kanda kortizol hormonunu artıran hastalıklara bakarız. Bunları ekarte ettikten soma hastanın ruh halini anlamak için bazı testlerden yararlanırız. Hastanın öyküsünü dinlemek de çok önemli. Bu aşamada hastanm yakınlarını da dinleriz. Çünkü psikiyatri hastaları kendilerine ait bir durumun farkında olmayabilir. Örneğin ilişkilerinin nasıl etkilendiğini, geçmişe göre nasıl değiştiklerini ayırt edemeyebilirler. Yakınlarından aldığımız ?Eskiden bu kadar sinirli değildi? gibi bilgiler bizim için çok önemli. Bir de bizim hastalarımızın bir kısmı belirtilerini saklama eğilimdedir. Farkında olmadan, kendilerini kötü bir halde göstermemek için durumlarını inkar ederler. Bu nedenle varsa eşiyle,anne-babasıyla, veya onu yıllardır tanıyan arkadaşlarıyla görüşüyoruz. Tanı koyarken, ruhsal hastalıkları, kişilik özelliklerini, yaşanmış fiziksel hastalıklar, son bir yılın nasıl geçirdiğini, sosyal uyumunu bilmek bizim için çok önemli. Peki nasıl tedavi edilir? Tedavi iki başlık altında toplanabilir: İlaçlar ve psikoterapi. İlaç tedavisinde yatıştırıcılar ve özellikle antidepresanlar kullanılıyor. İlaçlar bir süre alındıktan sonra etkileri ortaya çıkar ve hastanın yaşamı yeniden rayma girer. Yatıştırıcıları mümkün olduğunca kısa süre için kullanır, asıl tedavi edici etkisi olan antidepresifleri ise sürdürürüz. Psikoterapi hastaya yaşamını sağlıklı olarak devam ettirmesinde önemli rol oynar. Ailenin tedavinin içinde olması, hekimin işini kolaylaştırır. İlaç tedavisi ne kadar sürüyor? Panik atak geçiren hastalarda tedavi süremiz iki yıldan az olmamalı. İlk aşamada 2 yılı duymak bazı hastalar için moral bozucu olabiliyor. Ancak ilaç tavsiye edildiği gibi kullanılmazsa hastalığın tekrarlaması kaçınılmaz. İlaçların yan etkileri var mı? Sağladığı avantajlar göz önünde bulundurulduğunda yan etkiler çok önemli boyutta değil. Hastalar uzun süreli kullandıklarında ilaç aldıklarını bile farketmezler. Her ihtimale karşı yılda bir kez karaciğer testlerinin yapılması uygundur. Bir de ilacın mutlaka azaltılarak kesilmesi gereklidir. Tedavi birkaç ay gibi kısa sürelerle yapılmışsa hastalığın tekrarlama riski yüzde 100?dür. Uzun süreli tedavide küçük bir tekrarlama riski vardır, ancak bu tür olaylarda belirtilerin şiddeti çok daha düşüktür. Kişinin kendisini tanıması, hangi savunma mekanizmalarını kullandığının öğretilmesi, her stresin zararlı olmadığının anlatılması, panikle başa çıkma teknikleri konusunda bilgi verilmesi gibi yararları vardır. Güven duygusunun geliştirilmesi amaçlanır. Hastalar uyarıcı olan çay-kahve kullanması azaltmalı, koyu kahve, çay kullanımından vazgeçmelidir. Hastalık belirtilerinin bastırılmasında alkol kullanılmamalı, Stresi yaşamanın kaçınılmaz olduğu düşünülerek başa çıkma yolları (örneğin gevşeme egsersizleri) öğrenilmeli ve uygulanmalı. Sigaranın sıkıntıyı giderdiği düşüncesi yanlıştır, sigaraya hiç başlanmamalı. ?Bir şeyin yok, evham yapıyorsun, herşey senin elinde? gibi cümlelerle hastaya yaklaşmamak, paniğin kişinin kontrolü dışında olduğunu bilmek ve onu anlamak gerekir. Eleştirmek, küçük düşürücü davranışlarda bulunmak hastayı daha da güç bir duruma düşürebilir. Ona zor durumdayken yardımcı olup tedavinin sürdürülmesi için onu teşvik edin. Gerektiğinde uzmanından yardım almaktan kaçınmayın.
Panik atağın diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla ilişkisi var mı? Panik ataklar çoğu kez alkol kullanılarak yatıştırılmaya veya önlenmeye çalışılıyor. Bu durum alkolizme yol açabilir. Panik ataklar ve panik bozukluğu belirtileri genellikle depresyonla birlikte görülür. Fobiler panik bozukluğunda gelişen korkulardan kaynağmı alır. Panik atağın tekrarlama riski neyle ilgili? Aslında en kritik konulardan biri bu. Bü¬kere panik atak geçiren bir kişi tekrar geçirebileceği ihtimalini aklından uzaklaştıramıyor. Bu yüzden kaçınma davranışlarında bulunuyor. Biz de ne kadar sonra tekrarlayabildiğim öngöremiyoruz. Panik ataklar tedavi olduktan sonra belli bir süre görülmeyebilir. Ancak tekrarlayacaktır. Bu nedenle önlem almak ve tedavi etmek gerekir. Peki tekrarlamaması için neler yapılabilir? En önemlisi hastalık hakkında bilgi sahibi olmaktır. Burada hastalığın tekrar riski nedeniyle uzun süreli tedavisinin gerekeceğini baştan kabullenmek en iyi seçimdir. Gevşeme egzersizlerini öğrenmek ve kaçınma davranışına karşı koymak hastaya ciddi bir mesafe kat ettirir. Hekime danışmak, psikiyatrist kontrolünde olmak, ilacını düzenli almak da alınabilecek önlemler arasında. Panik atak nasıl teşhis edilir?Öncelikle panik atakla karışan bazı hastalıkları gözden geçiririz. Örneğin tiroid bezinin fazla çalıştığı hipertiroidi dediğimiz bir hastalık çarpıntı, terleme gibi belirtileri yüzünden panik bozulduğuyla karıştırılabilir. Yine kanda kortizol hormonunu artıran hastalıklara bakarız. Bunları ekarte ettikten soma hastanın ruh halini anlamak için bazı testlerden yararlanırız. Hastanın öyküsünü dinlemek de çok önemli. Bu aşamada hastanm yakınlarını da dinleriz. Çünkü psikiyatri hastaları kendilerine ait bir durumun farkında olmayabilir. Örneğin ilişkilerinin nasıl etkilendiğini, geçmişe göre nasıl değiştiklerini ayırt edemeyebilirler. Yakınlarından aldığımız ?Eskiden bu kadar sinirli değildi? gibi bilgiler bizim için çok önemli. Bir de bizim hastalarımızın bir kısmı belirtilerini saklama eğilimdedir. Farkında olmadan, kendilerini kötü bir halde göstermemek için durumlarını inkar ederler. Bu nedenle varsa eşiyle,anne-babasıyla, veya onu yıllardır tanıyan arkadaşlarıyla görüşüyoruz. Tanı koyarken, ruhsal hastalıkları, kişilik özelliklerini, yaşanmış fiziksel hastalıklar, son bir yılın nasıl geçirdiğini, sosyal uyumunu bilmek bizim için çok önemli. Peki nasıl tedavi edilir? Tedavi iki başlık altında toplanabilir: İlaçlar ve psikoterapi. İlaç tedavisinde yatıştırıcılar ve özellikle antidepresanlar kullanılıyor. İlaçlar bir süre alındıktan sonra etkileri ortaya çıkar ve hastanın yaşamı yeniden rayma girer. Yatıştırıcıları mümkün olduğunca kısa süre için kullanır, asıl tedavi edici etkisi olan antidepresifleri ise sürdürürüz. Psikoterapi hastaya yaşamını sağlıklı olarak devam ettirmesinde önemli rol oynar. Ailenin tedavinin içinde olması, hekimin işini kolaylaştırır. İlaç tedavisi ne kadar sürüyor? Panik atak geçiren hastalarda tedavi süremiz iki yıldan az olmamalı. İlk aşamada 2 yılı duymak bazı hastalar için moral bozucu olabiliyor. Ancak ilaç tavsiye edildiği gibi kullanılmazsa hastalığın tekrarlaması kaçınılmaz. İlaçların yan etkileri var mı? Sağladığı avantajlar göz önünde bulundurulduğunda yan etkiler çok önemli boyutta değil. Hastalar uzun süreli kullandıklarında ilaç aldıklarını bile farketmezler. Her ihtimale karşı yılda bir kez karaciğer testlerinin yapılması uygundur. Bir de ilacın mutlaka azaltılarak kesilmesi gereklidir. Tedavi birkaç ay gibi kısa sürelerle yapılmışsa hastalığın tekrarlama riski yüzde 100?dür. Uzun süreli tedavide küçük bir tekrarlama riski vardır, ancak bu tür olaylarda belirtilerin şiddeti çok daha düşüktür. Kişinin kendisini tanıması, hangi savunma mekanizmalarını kullandığının öğretilmesi, her stresin zararlı olmadığının anlatılması, panikle başa çıkma teknikleri konusunda bilgi verilmesi gibi yararları vardır. Güven duygusunun geliştirilmesi amaçlanır. Hastalar uyarıcı olan çay-kahve kullanması azaltmalı, koyu kahve, çay kullanımından vazgeçmelidir. Hastalık belirtilerinin bastırılmasında alkol kullanılmamalı, Stresi yaşamanın kaçınılmaz olduğu düşünülerek başa çıkma yolları (örneğin gevşeme egsersizleri) öğrenilmeli ve uygulanmalı. Sigaranın sıkıntıyı giderdiği düşüncesi yanlıştır, sigaraya hiç başlanmamalı. ?Bir şeyin yok, evham yapıyorsun, herşey senin elinde? gibi cümlelerle hastaya yaklaşmamak, paniğin kişinin kontrolü dışında olduğunu bilmek ve onu anlamak gerekir. Eleştirmek, küçük düşürücü davranışlarda bulunmak hastayı daha da güç bir duruma düşürebilir. Ona zor durumdayken yardımcı olup tedavinin sürdürülmesi için onu teşvik edin. Gerektiğinde uzmanından yardım almaktan kaçınmayın.