Dünyanın 2/3?ünün su olduğu bilinÂmektedir. Benzer bir durum insanlar için de söz konusudur ve insanların % 50-70?i sudur. Bu su miktarı yağlı bünyelerde biÂraz düşük, yağsız bünyelerde ve çocuklarÂda biraz daha fazladır.
Normal bir insanın günlük su kaybı 2500- 3000 m3, ihtiyacı da yine o kadardır. Alınan sıvı ile verilen sıvı arasında, yaz-kış fark etmeksizin, düzenli bir muvâzene söz konusudur. Vücuda alınan su üç yoldan temîn edilir: a) Günlük içilen su 1200 ml. b) Besinlerle alınan su 1100 ml. ; c) Vücutta yapılan su 300 ml. Bir günlük sıvı kaybı ise: a) İdrarla kayıp 1500 ml. b) Gâita ile kayıp 100 ml. c) Akciğerden solunumla 300 ml. ç) Deriden buharlaşma ile 700 ml. dolaylarındadır. Görülüyor ki vücuda alınan ile kaybedilen sıvı arasında bir muvâzene söz konusudur ve bu 2600 ml. civarındadır. Vücut sıvılarının alınması ile kaybı arasında bu dengenin yanında vücutta buÂlunan sıvı da vücudun belirli yerlerinde muayyen bir muvazene içinde sabit olarak bulunur. İnsan vücudunun % 70?i su olarak kabul edilirse bu % 70?in: % 50?si hücreler içindeki su, % 15?i hücreler arasındaki mesafede bulunan su, % 5?i de damar yatağında bulunan suÂdur. Vücutta değişik yerlerde muayyen miktarlarda bulunan su, çeşitli sistemlerin kontrolü altında muvazenede tutulurlar. Bunların miktarlarında meydana gelecek değişimler. İnsan hayatını tehdit edebilir ve hatta insanın ölümüne yol açabilir. OrÂganizmadaki bu su metabolizması böbrekÂler, böbrek üstü bezleri, sinir ve iç salgı bezÂlerinin kontrolü ile sabit değerde tutulurÂlar. Böbreklere kan akımının az geldiği ve dolayısı ile damar yatağı sıvısının azalÂması demek olan durumlarda, böbrek tüp hücrelerinden tuz emilmesi ve su emilÂmesi artar, yine böbrek glomerüllerinden süzülen sıvı miktarı da azalır. Beyinde bulunan hipofiz bezinin arka kısmından salgılanan ADH (anti diüretik hormon) böbrek tüplerini uyararak su emilÂmesini artırır. Böylece böbreklerden günde 180 litreye kadar sıvı süzüldüğü halde buÂnun 178.5 litresi geri emilir. Bu hormon da kendi başına buyruk değildir. Kendisini hipotalamus adı verilen sistem kontrolünde tutmaktadır. Ağrı, heyecan, soğuk ve diÂğer tipteki uyaranlarla tesir altında kalabiÂlir. Damar dışı ve hücre aralarındaki sıÂvının düzenlenmesinde hipotalamustaki baÂsınç alıcıları sorumlu tutulmaktadır. Bu sıÂvıdaki artma veya azalma durumlarında bu hassas alıcılar (reseptörler) vazife yaparak sıvı muvazenesini sağlarlar. Böbrek üstü bezleri ve bunların salÂgıladığı hormonların su metabolizmasının düzenlenmesinde önemli yerleri vardır. Bu bezden salgılanan hormonlar böbreklere ve böbrek dışı dokulara tesir ederler. BöbrekÂlere etki ile suyun böbreklerden atılmasını sağlarlar. Sodyum katyonunun böbrek tüp hücrelerinden emilmesine yardım ederler ve böylece damar dışı ve hücreler arası sıvının artmasını sağlarlar. Su metabolizmasında yukarda sayılan organlara ilaveten vazife gören başka organlar da vardır. Boyundaki tiroid bezi, cinÂsiyet organları bunlar arasında sayılabilir. Bütün sayılan organlar vazifelerini kuÂsursuz olarak yaparken, insan bünyesindeki su metabolizması da bir bütün halinde işÂler. Uzun yaz günlerinde, güneşin sıcağı altında susuzluktan dili, damağı kuruyan insan susuzluğun ne demek olduğunu çok iyi bilir. Bilemediği bir şey ise bu sıcak günÂlerde ve onun aksine çok soğuk günlerde bünyesindeki su muvazenesinin nasıl ve hangi mekanizmayla mükemmel olarak işleÂtildiğidir. Vücudumuzda suyun çeşitli sistemlerle kontrol altında dengede tutulması o kaÂdar hassas bir iştir ki, sabit değerlerde tuÂtulan mîktarların değişimi hayatı hemen tehdit altına alabilmektedir. Bu hassas ölÂçü ve dengeyi görüp, teraziyi elinde tutan harika eli görmemek nasıl mümkün olur?
Normal bir insanın günlük su kaybı 2500- 3000 m3, ihtiyacı da yine o kadardır. Alınan sıvı ile verilen sıvı arasında, yaz-kış fark etmeksizin, düzenli bir muvâzene söz konusudur. Vücuda alınan su üç yoldan temîn edilir: a) Günlük içilen su 1200 ml. b) Besinlerle alınan su 1100 ml. ; c) Vücutta yapılan su 300 ml. Bir günlük sıvı kaybı ise: a) İdrarla kayıp 1500 ml. b) Gâita ile kayıp 100 ml. c) Akciğerden solunumla 300 ml. ç) Deriden buharlaşma ile 700 ml. dolaylarındadır. Görülüyor ki vücuda alınan ile kaybedilen sıvı arasında bir muvâzene söz konusudur ve bu 2600 ml. civarındadır. Vücut sıvılarının alınması ile kaybı arasında bu dengenin yanında vücutta buÂlunan sıvı da vücudun belirli yerlerinde muayyen bir muvazene içinde sabit olarak bulunur. İnsan vücudunun % 70?i su olarak kabul edilirse bu % 70?in: % 50?si hücreler içindeki su, % 15?i hücreler arasındaki mesafede bulunan su, % 5?i de damar yatağında bulunan suÂdur. Vücutta değişik yerlerde muayyen miktarlarda bulunan su, çeşitli sistemlerin kontrolü altında muvazenede tutulurlar. Bunların miktarlarında meydana gelecek değişimler. İnsan hayatını tehdit edebilir ve hatta insanın ölümüne yol açabilir. OrÂganizmadaki bu su metabolizması böbrekÂler, böbrek üstü bezleri, sinir ve iç salgı bezÂlerinin kontrolü ile sabit değerde tutulurÂlar. Böbreklere kan akımının az geldiği ve dolayısı ile damar yatağı sıvısının azalÂması demek olan durumlarda, böbrek tüp hücrelerinden tuz emilmesi ve su emilÂmesi artar, yine böbrek glomerüllerinden süzülen sıvı miktarı da azalır. Beyinde bulunan hipofiz bezinin arka kısmından salgılanan ADH (anti diüretik hormon) böbrek tüplerini uyararak su emilÂmesini artırır. Böylece böbreklerden günde 180 litreye kadar sıvı süzüldüğü halde buÂnun 178.5 litresi geri emilir. Bu hormon da kendi başına buyruk değildir. Kendisini hipotalamus adı verilen sistem kontrolünde tutmaktadır. Ağrı, heyecan, soğuk ve diÂğer tipteki uyaranlarla tesir altında kalabiÂlir. Damar dışı ve hücre aralarındaki sıÂvının düzenlenmesinde hipotalamustaki baÂsınç alıcıları sorumlu tutulmaktadır. Bu sıÂvıdaki artma veya azalma durumlarında bu hassas alıcılar (reseptörler) vazife yaparak sıvı muvazenesini sağlarlar. Böbrek üstü bezleri ve bunların salÂgıladığı hormonların su metabolizmasının düzenlenmesinde önemli yerleri vardır. Bu bezden salgılanan hormonlar böbreklere ve böbrek dışı dokulara tesir ederler. BöbrekÂlere etki ile suyun böbreklerden atılmasını sağlarlar. Sodyum katyonunun böbrek tüp hücrelerinden emilmesine yardım ederler ve böylece damar dışı ve hücreler arası sıvının artmasını sağlarlar. Su metabolizmasında yukarda sayılan organlara ilaveten vazife gören başka organlar da vardır. Boyundaki tiroid bezi, cinÂsiyet organları bunlar arasında sayılabilir. Bütün sayılan organlar vazifelerini kuÂsursuz olarak yaparken, insan bünyesindeki su metabolizması da bir bütün halinde işÂler. Uzun yaz günlerinde, güneşin sıcağı altında susuzluktan dili, damağı kuruyan insan susuzluğun ne demek olduğunu çok iyi bilir. Bilemediği bir şey ise bu sıcak günÂlerde ve onun aksine çok soğuk günlerde bünyesindeki su muvazenesinin nasıl ve hangi mekanizmayla mükemmel olarak işleÂtildiğidir. Vücudumuzda suyun çeşitli sistemlerle kontrol altında dengede tutulması o kaÂdar hassas bir iştir ki, sabit değerlerde tuÂtulan mîktarların değişimi hayatı hemen tehdit altına alabilmektedir. Bu hassas ölÂçü ve dengeyi görüp, teraziyi elinde tutan harika eli görmemek nasıl mümkün olur?