Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Holi Bayramı

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    Holi Bayramı Img_le10200 / 999200 / 999Holi Bayramı Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    Holi Bayramı Empty Holi Bayramı

    Mesaj tarafından FallenAngel C.tesi Şub. 12, 2011 10:53 pm

    arkadaşım Rahul’la Chennai şehrinin hoş bir mahallesine gidip, gölgeli aĝaçların arasında bulunan bir apartman’a girdik. Rahul ikinci kattaki bir kapıyı çaldı. Kısa bir süre sonra uzun, simsiyah saçlarında bembeyaz bir yasemin demeti baĝlı, alımlı bir kız kapıyı açtı ve tebessüm ederek bize içeri buyur etti. Mermer zeminli, büyük pencereli, tertemiz daireye girdik.
    Holi Bayramı Biz girince bayan, yakındaki masadan altın renkli bir tas kaldırdı, “Holi bayramınız kutlu olsun!” diyerek, tika denen kırmızı macunu tasdan çıkarıp alnımıza sürdü.
    “Çok teşekkür ederim. Sizin ki de kutlu olsun!” diye cevap verdim.
    Koltuĝa doĝru giderken Rahul, beni Tulika’yla tanıştırdı, “Arkadaşım Nedim Bihar’dan ama Kanada’da yaşıyor. Dün akşam buraya geldi.” dedi.
    Tulika, “Memnun oldum. Ne güzel! Holi bayramını Hindistan’da geçiriyorsun. Umarım bizim Hindu bayramlarımızı unutmadın.” dedi. Pencap şivesiyle Hindi konuşuyordu.
    “Hayır. Aksine onları iyi hatırlıyorum!” diyerek koltuĝa oturdum.
    Tulika, “Çok güzel! Bu arada, bayram için has lassi yaptım. İçer misiniz?” diye sordu.
    Rahul cevap verecekti ki tam o sırada kendi cep telefonu çaldı.
    “Affedersiniz, çok önemli bir çaĝrı bekliyordum.” diye odanın bir köşesine gidiverdi. Bizi unutarak kendini telefon konuşmasına kaptırdı.

    Tulika, “Nedim, sen Holi’nin özel lassisinden ister misin?” diye sordu.
    Gülümseyerek, “Tabii ki! Kanada’da Hindistan’daki lassiyi özlüyorum. Bir de, özel şeyleri çok seviyorum. Çok iyi olur.” diye cevap verdim.
    Tulika, birkaç dakika içinde gümüş gibi parlayan bir sininin üstünde üç bardak ayran gibi ama şekerli ve daha yoĝun olan ve lassi denen yoĝurtlu meşrubat ile döndü. Bir tanesini bana uzattı, birini kendisi içmeye başladı. Ben, büyük bir yudum aldım.
    Rahul ise, telefonda konuşmaya devam ediryordu.
    Tulika, iri gözlerini bana çevirerek, tebessüm ederek, “Lassi nasıl?” diye sordu.
    “Çok güzel! Çok lezzetli!” diye hemen cevap verdim.
    Fakat aslında güzel deĝildi. Yoĝurt çok taze, kalın, kaymaklı, ve soĝuk olduĝu halde, lasside gül esansı da olmasına raĝmen, onu beĝenmedim. Garip, çok acı bir tat farkediyordum. Fakat, ona aldırmamaya çalıştım.
    “Çok lezzetliydi!” diyerek bardaĝımı boşalttım. Tulika’nın kendisinin lassiyi yavaş yavaş içmesini farkettim.
    Tulika, gülümseyerek, “Memnun oldum. Kendim yaptım.” diyerek Rahul’a ayrılmış bardaĝı da bana uzattı, ve “Bunu da iç. Rahul konuşmasını bitirince onun için başka bir bardak daha getiririm.” dedi.
    Yine o garip tadı farketmeme raĝmen lassiyi içip bitirdim.
    “Teşekkürler, çok lezzetliydi!” diye yine yalan söyledim.
    Tulika, “Rica ederim. Bir tane daha ister misin? ... Rahul’la mı? Tamam.” dedi.

    Tulika’yla konuşmaya devam ettik.
    “İsmini ilk kez duydum. Çok güzel.” dedim. “Manası ne?”
    “Evet, ismim özge, nadir. Sanskrit olarak bir kelime. Tulika’nın anlamı ‘boya fırçası’. Annem ressam.” dedi. “Bu arada, senin isminin anlamı ne?”
    “Benim adımın anlamı çok garip. Eski Farsça’dan bir kelime. Genellikle insan, annem babam dahil, manası ‘arkadaş’, ‘dost’, ‘yar’ olduĝunu sanır. Elbette, nedim demek ‘arkadaş’ ama özel bir arkadaş. Meyhane arkadaşı!” dedim.
    “Şaka yapıyorsun!” dedi.
    “Hayır. Ciddiyim. Gerçekten nedim demek ‘meyhane arkadaşı’. Eskiden İran’da içki ya şarap içtiĝinde bir arkadaşa nedim adı verilmiş.”
    “Öyle mi! Çok ilginç!” dedi Tulika, gülerek. “Adını çok çok beĝeniyorum!”

    Kısa bir süre sonra Rahul gelip, özür diledi. Tulika’ya,
    “Kusura bakma, önemli bir çaĝrıydı. Evet, lassi içerim.” dedi.
    Tulika çıktı.
    Aniden, Rahul’a dönüp, “Kendimi iyi hissetmiyorum.” dedim. “Başım dönüyor. Mide bulantım da var. Doktora gitmek istiyorum.”
    “Öyle mi? Tamam, gidelim. Yanlış bir şey mi yedin?” diye ayaĝa kalktı.
    “Bugün hiç birşey yemedim. Ama buradaki lassi biraz garip gibi geldi bana. Belki kötüydü.” dedim.
    “Lassi mi içtin? Hem de boş bir mideyle mi?” diye sordu, hayretle.
    Zayıf bir sesle, gittikçe hasta halde, “Evet, iki bardak içtim.” dedim.
    “Aman Tanrım! Neden? Holi bayramının has lassisinde ne olduĝunu bilmiyor musun?” dedi. “Gel, hemen hastaneye gidelim!”
    O sırada Tulika geldi. Beni bitkin bir halde görünce elinden bardaklarla dolu siniyi düşürüverdi, çıĝlık koparıp bana doĝru koştu.
    Aynı anda ben, “Tuvalet nerede? Kusmak istiyorum!” diye, sendeleyerek yürümeye başladım.
    Ardından, koltuĝa uzandım. Tulika, endişeli bir halde, doktor olan kız kardeşine telefon ediyordu.
    Rahul da çok endişe etmiş: “Keşke telefonu açmasaydım!” diyordu. “Keşke Tulika’ya senin şarap içmemesini daha önce söyleseydim!”
    Ben ise, çok utanıyordum. Onlara zahmet vermek istemiyordum.
    “Tulika, ablana zahmet verme. Hastane’ye gidebilirim.” diye inledim.
    Ama Tulika kız kardeşini çaĝırmakta dayattı: “Yo! Merak etme! Ablam yakında, aynı apartmanda yaşıyor, hemen gelir.” dedi.

    Kısa bir süre sonra Doktor Priyanka geldi. Hemen Tulika ona halimi özetledi:
    “Hiç bir şey yemeden iki bardak sert alkollü lassi içti! İçince çok hasta gibi oldu. Zaten, şarap hiç içmezmiş.” dedi.
    Priyanka, “Öyle mi? Bundan önce içki falan hiç içmediniz mi?” diye bana sordu.
    “Hayır, hiç bir zaman içmedim.” dedim.
    Priyanka, gözlerimi, nabzımı, ve ateşimi muayene edince, “Tamam. Aldırmayın. Ciddi bir şey deĝil. İlk kez içince, bir de çok ve yemeden içince, böyle oluyor. Çok su için, üç dört saat dinlenin, iyileşirsiniz.” dedi.

    Bunu duyunca Tulika ne kadar ferahlamış ki! Priyanka ve Rahul’la beni bir odaya götürüp, karyolaya yatırmış. Yanındaki masaya bir şişe su ve bir bardak koymuş. Sonra ne olduĝunu, hatta uyuyup uyumadıĝımı da, hatırlayamıyorum. Ne söylediĝimi de unuttum. Sadece zaman zaman birinin odaya geldiĝini belli belirsiz bir şekilde anımsayabiliyorum.
    Kaç saat geçtiĝini de bilmiyorum.

    Yine de, sonunda iyi hissetmeye başladım. Başım hala aĝrıyordu ama dayanılmayacak gibi deĝildi. Gözlerimi açıp başımı yavaş yavaş kaldırdım. Ne güzel, başımın dönmesi geçmişti! Fakat çok susadıĝımı fark edip, birkaç bardak su içtim. Yataktan kalkıp, aĝır aĝır kapıya doĝru gittim. Düşünmeden kapıyı açtım ve darmadaĝınık bir halde salona doĝru gittim.
    Salon misafirlerle doluydu, herkes konuşup eĝleniyordu. Ama ben girince sanki odadakilerden her birini yüzü bana döndü. Utanmış bir şekilde, kıpırdamadan, öylece donmuşcasına ayakta durdum. Ama o sırada Tulika’yı gördüm: gülümseyerek bana doĝru geliyordu. Hemen sonra Rahul’ı da gördüm: o gülerek, başını sallayarak, bana bakıyordu. Rahat hissetmeye başladım. Sinirliliĝim çikti. Ben de güldüm.

    Sonra, akşama doĝru, Rahul’la evine giderken, ona, “Holi bayramının has lassisinde ne olduĝunu artık unutamam. Bu arada, bugün gerçek bir nedim oldum!” dedim.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 2:55 am