Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Burnumuz ............

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    Burnumuz ............ Img_le10200 / 999200 / 999Burnumuz ............ Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    Burnumuz ............ Empty Burnumuz ............

    Mesaj tarafından FallenAngel Çarş. Mart 09, 2011 8:25 pm

    Burun, kemik ve kıkırdaktan yapıl­mış üstü adele ve deri tabakasıyla kaplı bir uzvumuzdur. Şekil itibariyle üç yüzlü bir piramide benzetilebilir. Kemik kısmı daha gerilerdedir. Önde çıkıntı yapan kıs­mı kıkırdaktan yapılmıştır. Organizmada, yaratılmış olan her şeyin bir hikmeti ol­duğu gibi, burun dokusunun bu şekilde yaratılmış olmasının da hikmetleri çoktur. Eğer burun ön kısmı kıkırdaktan yapıl­mamış ve deriden yapılmış olsa idi, her nefes alış verişimizde burun deliklerimizin kapanması ile soluk alış-verişimiz imkânsız hale gelirdi. Yapılan tetkikler ile her nefes alışta burun girişindeki basıncın -6 ilâ -20 mm. su basıncında olduğunu ve burun ucu­nun -200 mm. su basıncına dayanabilecek şekilde yaratıldığını göstermektedir. Burun ön kısmının kıkırdak yerine kemikten ya­pıldığını düşünsek ne olurdu? Bu durumda ise yüzümüzde en çıkıntılı kısım olan bur­nun en ufak darbelerde bile hemen kırıla­cağı açıktır.

    Burun delikleri ortadan bir bölme ile ikiye ayrılmıştır. Bu orta bölmenin düz bir hat şeklinde ortada bulunduğunu söyleye­biliriz. Burun orta bölmesinin düzensizli­ği durumlarında, kendisiyle irtibat halinde olan (sinüsler, orta kulak, yutak, gırtlak ve soluk borusu, akciğerler) organlarımızda hastalık baş gösterir. Yine burunda ?concha? denen kanat şeklinde ve sağlı sollu üç çift kemik çı­kıntıları vardır. Bunlar tıpkı uçak kanatla­rı gibidirler ve burna gelen ve dışarı atılan havanın burun yüzeyine dengeli bir tarzda yayılmasında vazifelidirler. Burun mukoza­sında ve bu mukozanın altında bulunan zengin kılcal damar ağı sayesinde burna giren hava ısıtılmakta, nemlendirilmekte ve havanın içinde bulunan yabancı artıklar (toz, vs..) tutulmaktadır. Böylece her türlü kirden arınmış ve ısıtılmış hava akciğerlere gönderilmektedir. Yine bu konakların yar­dımı ile az bir hacımdan, aerodinamik ka­nunlara uygun olarak, en fazla havanın geçebilmesi sağlanmaktadır. Burun hücre ve atomlarındaki bu hassas aerodinamik ka­nunlara insanlık ancak bu asır içinde vâkıf olabilmiştir; hâlbuki insanlığın doğuşun­dan bu yana bu kanunlar işlemektedir. Bu­run bizzat kendisi bu aerodinamik kanunla­rı bilemeyeceğine göre, ona bu şekilde hiz­met etme emrinin verildiği açıktır. Hafif bir nezle hâli hepimizin başından geç­miştir. Bu burun kanatçıkları ve burun mu­kozası şişer ve nefes almamız güçleşirken; konuştuğumuz zaman vücudun ihtiyacına göre üzerindeki damarların büzülerek bu kanatçıkların küçülmesine meydan verebi­lecek şekilde yapılmış bu mühendislik şâheserini, ancak ve ancak havayı ve onun kanunlarını; insanı ve onun ihtiyaçlarını ve bütün hücre ve atomlarını bilen bir Zat?dan başkası yapabilir mi? Burundan nefes alırken vücudun ihti­yacı olan oksijen bir taraftan içeri alınırken, diğer taraftan da vücut için bir zehir olan karbondioksit dışarı atılmakta; aynı zaman­da aşağıda da görüleceği üzere konuşma ve koklama fonksiyonları da icra edilebilmek­tedir. Burnun kanatçıklarının en altta olanı­nın alt tarafına gözyaşı kanalı, orta ve üst kanatçıkların altlarına ise sinüslerin (burun boşlukları ile irtibatlı kemiklerde bulunan boşluklar) kanalları açılırlar. Yüz boşlukla­rının varlığı hem baş kemiklerinin hafif olmaları, hem de gırtlaktan çıkan ses ile rezonansa geçerek sese belirli bir karakte­rin kazandırılması için gereklidir, hem de sesin tonunun yükseltilmesi bu sayede sağ­lanır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi burun mukozası altında çok sayıda kılcal damar vardır. Bunlar âdeta birer kalorifer radya­törü gibi içeriye alınan havayı ısıtırlar ve nemlendirirler. Bu damarların çeperlerinde bulunan düz kasların kasılıp gevşemeleri ile içlerinden geçen kan miktarının azalıp art­ması, burundan geçen havanın sıcaklığı, so­ğukluğu ve nem derecesi ile yakından ala­kalı olduğu gibi, vücudun sinir sistemi ile de çok yakından ilgilidir. Burun fizyolojisi üzerinde en çok çalı­şan ve yıllarca emek veren, bu mevzuda sö­zü geçerli Proetz hayran olduğu burnu şöy­le tasvir etmektedir-, ?Burun harikulade bir organ... Adeta birbirinin aynadaki hayali gibi, aynı çatı altında ve aralarında septumdan ibaret bir duvar ile ayrılmış ikiz apart­manlar gibi... İlk katta antrum var; ikinci katta sfenoid sinüs; çatının hemen altından 2-3 merdivenle çıkılabilen çatı katında ise frontal sinüs var. Odaların hole açılan kapı­ları yok, sadece vantilatör delikleri görülü­yor. Duvar kaplamaları her an için yeni, çünkü devamlı olarak yenileniyorlar. Mal sahibi çok titiz, duvarlar üzerinde bir tek leke ve toz görmeye tahammülü yok. Der­hal kaplamaları zemine indirip, buradan katlayıp ve kıvırıp arka kapıdan dışarı atı­yorlar. Bu arada odalar yeniden boyanıyor. Fakat ev sahibi bunu da yeterli görmüyor; temizlik ve yenileme işleri fasılasız sürüp gidiyor.? Burun vazifelerinden birkaçını kısaca şöyle özetleyebiliriz: 1- Koklama fonksiyonu: Üzerinde hususi bir yazı yazılabilecek kadar geniş bir mevzu... İlerde bir yazıda durmak kaydı ile geçiyorum. 2- İdeal bir air-condition cihazı: Hava­nın giriş-çıkışı ve giren havanın süzülmesi yanında, havanın nasıl ısıtıldığından bir nebze yukarda bahsetmiştik. Yemek yer­ken hiç burnunuzu kapamayı denediniz mi? öyleyse bir deneyin ve burun nimetini düşünün!... 3- Akciğerlerin korunması: Burundan soluk alıp verme ile duvarı tek hücreden yapılmış olan akciğer alveolleri korunmuş olur. İstenildiği zaman istenildiği kadar ha­va optimal nem ve sıcaklıkta, toz ve mik­roplardan arınmış bir şekilde akciğerlere sevk edilir. Burun deliklerinden bir günde ortalama 15 m3 hava geçer. Havanın sı­cak ve soğuk iklim insanlarında da, burun içinden katettiği yol farklıdır. 4- Solunum havasının rutubetlendirilmesi: Normal bir solunum için rutubetlen­dirme işlemi şarttır. Rutubetsiz bir havanın akciğerlere gitmesi durumunda akciğer içindeki alveoller kolaylıkla kururlar ve hücreler ölebilir; alveolde cereyan eden ok­sijen ve karbondioksit alış-verişinin fizikî ve kimyevî kanunlara göre nemli bir vasat­ta yapılması lâzım gelmektedir. Burnun nemlendirme fonksiyonu olmadığı zaman kişi solunum güçlüğü çekebilir. Keza üst so­lunum yollarının yabancı cisimlerden korunması, biraz sonra anlatılacak olan ve çok hayatî bir fonksiyon olarak görünen siliyar faaliyetin temini için de mukozanın ıslak olması gerekmektedir. Tükrük ifrazatı nasıl gıda alımına ve cinsine göre değişme gösteriyorsa, burun mukozasındaki bezlerin ifrazatları da solu­num havasındaki nem nispetine göre de­ğişme gösterir. Kış ve yaz, nisbî nem ne kadar artarsa artsın veya azalırsa azalsın, burundan geçerek akciğerlere vâsıl olan havadaki nem oranı aşağı yukarı sabit ka­lır ve % 90 civarındadır. 5-İnspirasyon havasının ısıtılması: Nemlendirme ile birlikte ısıtma işlemi de yapılmaktadır. Havanın ısıtılması işi burun kılcal damar ağından yayılan ısı radyasyo­nu ile olmaktadır. Atmosfer havası burna 0°C ile25°C arasında geldiğinde vücut ısı­sında en fazla 1 derecelik oynama yapabi­lir. ? 6- İnspirasyon havasının süzülmesi: Burnun havadaki tozları ve mikropları tut­tuğu çok eskiden beri bilinmektedir. Fa­kat son zamanlardaki araştırmalar burun­daki mekanik, biyolojik ve serolojik vası­talara ilâveten burunda toz ve mikropları tutup, ilerlemelerine mâni olan ?elektro­statik süzme mekanizması? denen bîr bara­jın mevcut olduğunu göstermiştir. Yapılan bir araştırmada süspansiyon halindeki ci­simlerin 0.04 volt elektrikle yüklü oldukları gösterilmiştir. 7- Kendi kendini temizleme fonksiyo­nu: Solunum havası ısıtılmış, nemlendiril­miş ve temizlenmiş halde akciğerlere gi­derken, burunda bir başka fonksiyonlar sis­temi harekete geçmektedir. Bu fonksiyon­lar ünitesinde vazifeli sistemler şunlardır: a) Burun hücrelerinde bulunan titrek tüyler ve siliyar faaliyet, b) Burun salgısı, c) Burnun mikrop öldürücü özelliği, ç) Burun ifrazatındaki H iyonu kon­santrasyonu. Bu sistemler içinde siliyar faaliyet ve burun mukusunun (salgısının) ehemmiyeti çok büyüktür. Tek katlı silindrik epîtelden yapılı üst solunum yolları mukozasında bu­lunan her bir silindrik epitelde takriben 250 silia denen titrek tüy ve 150 mikrovillus denen çıkıntı vardır. Beher mikronkarede ise 24-35 tane silia bulunur. Burunda bulunun silialar dakikada 250 defa sağa ve sola salınım hareketi yapmaktadırlar. İrinli vasatta bile bu hareketlerine devam ettikleri gibi, ölümlerinden sonra bile 72 saat süre ile bu hareketlerine devam ederler. Oksijensiz ortamda dahi çalışmalarım sürdürürler. Yapılan bir çalışmada siliaların, Ölüm­den 112 saat sonra bile çalıştıkları göste­rilmiştir. 112 saat buzdolabında kalan ka­davraların burunları serum fizyolojikle yı­kanırsa siliaların tekrar harekete başladık­ları bildirilmiştir. Burun mukusu ise döner kayış gibi de­vamlı hareket halinde olan bir salgıdır. Hareketin sürat ve yönü bulunduğu bölgeye göre değişmektedir. Bu harekete siliyar faaliyet ve yutkunma refleksi sebep olmakta­dır. 8- Konuşmaya yardımı: Gırtlaktan ge­çen nefes sadece belirli frekansta seslerin çıkmasına sebep olur. Ondan sonra sesin yükseltilip renklendirilmesi burun ve sinüs­lerin yardımı ile olmaktadır. Burnun tıkalı olduğu durumlarda konuşma bozulur ve kişi M, N ve G gibi harfleri çıkartamaz. 9-Umumî duruma tesiri: İnspirasyon ve ekspirasyon havasının burundan geçişi sırasında duvarlara yaptığı pozitif ve nega­tif basınçlar kişinin kendini iyi veya kötü hissetmesine sebep olmaktadır. Çok kısa olarak hulâsa etmeye çalıştı­ğımız burun ve onun vazifeleri bu organı­mızın yaratılış sırlarının çok az bir bölümü­nün izahı olsa gerektir. İlerde yapılacak araştırmalar ile değil burnumuzun, onun bir bölümünün ve hatta o bölümünün en ufak parçasının hârikalığını idrâk ettiğimiz zaman, Yüce Mimarının bu müthiş sanatı karşısında hayretlerimizi ifadeden âciz ka­lacağız.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 11:52 pm