Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Tansiyonun Ayarlanması

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    Tansiyonun Ayarlanması  Img_le10200 / 999200 / 999Tansiyonun Ayarlanması  Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    Tansiyonun Ayarlanması  Empty Tansiyonun Ayarlanması

    Mesaj tarafından FallenAngel Çarş. Mart 09, 2011 8:21 pm

    Hayatını idame ettirdiği müddet içinde insan doğuştan itibaren gıdaları sadece ağzına götürebilme kabiliyetine sahiptir. Bundan sonrasına hiçbir şekilde müdahale edemez. Alınan gıdalardaki maddeler, ihtiyacı olan yerlere mükemmel bir şekilde ulaştırılmakta, yeterinden fazla veya eksik alındığında bunlara karşı insanda ya bir istememe, ya da aşırı istek doğmaktadır. Glikozun hücrelere giremediği diabette devamlı şekerli gıdalar alma arzusu, bir diğer hastalıkta da hiç gıda al- mama durumu, bu mekanizmaların bozuk olduğunun delilleri olarak ortaya çıkmaktadır.

    Vücuttaki her sistemde ?otoregülasyon? denen bir ayarlama durumu mevcuttur. Yani her sistem, organlarının fonksiyonlarını belirli prensiplere göre ayarlar. Sonra da bu sistemlerin hepsi bir birlik ve ahenk içinde çalışarak organizmanın esas fonksiyonunu görmesini sağlar. Dokulara çeşitli ihtiyaçlarını götüren kan deveranındaki kanın lüzumlu maddeleri verip fazlalıkları alabilmesi için muayyen bir basınca sahip olması icab etmektedir. Bu kan basıncındaki değişmeler normal sınırların dışına çıktığında bozukluklar da o istikamette kendini göstermektedir. Yüksekliğinde beyin kanamasına, düşüklüğünde ise bayılmaya kadar gidebilir. Tansiyon aletiyle koldan ölçtüğümüz bu kan basıncı, kanın damar çeperine yaptığı tazyiktir. Vücudun ihtiyaçlarına göre kan çeşitli bölgelerde dağılırken, kan basıncı da buna bağlı olarak değişir. Fakat bu değişiklik daima sabit kalır. Bu sistemdeki çeşitli mekanizmalar bunu temin eder. KAN BASINCI NASIL AYARLANABİLİR? Değişik sebeplerden dolayı yükselmesi halinde beyne ve diğer organlara giden ana damarların bazı bölgeleri daha fazla gerilir, bunda bulunan sinirler bu durumu beyine bildirirler. Buradan damar çeperlerinin direncini azaltan emir çıkar, damar çeperleri gerginliğini kaybeder ve aynı yolla kalb atışı azalır, solunum hafifler, böylece akciğeri saran zarlardaki menfi basınç azalarak kulakçıkları dökülen kirli kan üzerindeki emme-basma tesiri azalır. Kirli kan az dolaştığı için de az kan atılmış olur. Bütün bunların neticesinde de kan basıncı düşer. Yani hem beyne giden ana damarın hem de diğer organlara giden ana damarın başlangıç noktasındaki çeperde bulunan ?ana sigortalar? hassas noktalar, sinirler aracılığı ile merkezle (beyin) devamlı irtibat halindedir. Kan kalbten pompalanınca ilk uğrak yerleri olan buralara gelir. Basıncın yüksekliğine ve düşüklüğüne ve ayrıca kanın ihtiva ettiği oksijen ve karbon dioksit miktarlarına göre beyne giden emirle yeniden ayarlama yapılır. Refleks yolla da karın içindeki toplardamar cidarları genişleyerek daha fazla kan buralarda kalır ve dolaşıma katılmaz. Ayrıca tiroid guddesinin damarları da, daha fazla genişleyerek beyne giden yüksek tansiyonlu kanın büyük bir kısmını tutarak sigorta vazifesi görürler. Bütün bu mekanizmalar yetmese bile, fazla kanı beyne göndermemek için burun içindeki ince çeperli damarlar kanar. Belki de çoğu zaman ilk belirti olan bu burun kanamasıyla tansiyonun yüksek olduğunun farkına yarılır. Böylece hayatı önemi olan kan beyne, her kademede kontrol edilerek gönderilir. Dolayısıyla yükselme, alçalma, karbondioksit fazlalığı, oksijen azlığı gibi değişmelerden beynin çok nadir olarak haberi olur. Aksine, kan basıncı düştüğünde ise, yukarıdaki mekanizmalar ters yönde çalışır. Merkezden aynı yolla gelen emirle damar çeperleri kasılır, etraftaki basınç artarak kan basıncı yükselir. Kalbe tesirle kalbin atış sayısı artar buna bağlı olarak kan miktarı da artarak basınç artmış olur. Solunum merkezine tesirle de toplardamarlar üzerine olan emici kuvvet artarak kanın dönüşü çoğalır ve dolayısıyla kan basıncı artar. Sempatik sistemde uyarıldığından böbrek üstü bezinden adrenalin salgısı salınır. Bu da kalbin kasılma gücünü arttırması yanında depo vazifesi gören dalak gibi organların kasılmasını sağlayarak buralardaki kanı dolaşıma verirler. Böylece damarlarda dolaşan kan çoğalarak basınç yükselir. Ayrıca beyin gibi oksijensizliğe karşı çok hassas organlarda zararlı olan karbondioksit artması merkeze ve kimyevi reseptörlere tesir ederek aynı mekanizmaların çalışmasını sağlar ve yedek sigorta vazifesini görürler. Tansiyonun kontrolünde ayrıca böbrek atar damarlarındaki değişikliklere göre böbrekten salgılanan ?renin? adındaki bir madde de rol oynar. Bunun doğrudan fizyolijik tesiri yoktur. Fakat kanda dolaşarak, karaciğerde yapılan ve plazmada dolaşan bir protein üzerinde enzim rolü oynar. 10 aminoasitli küçük bir molekül olan ?anjiotensin I? adlı madde açığa çıkarır. Bu, kendi başına inaktif olup farklı enzimlerle akciğerlerde, plasmada ve dokularda bölünerek 8 aminoasitli ?anjiotensin II?ye dönüşür ki, bu da damar çeperini daraltıcı bir maddedir. Bu sistem, aynı zamanda dokuların iyi bir şekilde kanlanmasını sağlar. Değişik şekillerde atar damar basıncı veya böbrek kan akımı azaldığında renia salgılanır, anjiotensin I?i serbestleştirir, anjiotensin I de hidrolize uğrayarak anjiotensin II meydana gelir. Bu da küçük damar cidarlarım gererek kan basıncını artırır. Anjiotensin II, aynı zamanda böbrek üstü bezinden aldosteron adlı bir hormon salgılatır. Bu hormon, kanla idrar arasındaki değişim merkezi olan ince böbrek tübülüleri üzerine elektroşimik tesirle sodyumu tutar, potasyumu atar. Sodyum, beraberinde suyu tutarak hücre dışı sıvı hacmini artırır, böylece dolaylı yoldan kan basıncı artmış olur. Böbreğe normal olarak kan gelmeye başlayınca bu sistemin çalışması da durur. Tersi olduğunda yani, tansiyon yüksekliğinde rehin yapımı durur. Hadiseler bu sefer tersine dönerek muvazene sağlanır. Zaten basınç yüksek olduğunda, daha çok ilk mekanizma; düşük olduğunda da bu mekanizma çalışarak normal seviyede tutulmaya çalışılır. Bugün için ?otoregülasyon? diye adlandırılan bu mekanizmalar, görüldüğü gibi çok basit olmayıp, aksine ince hesaplara ve değişik durumlara göre kendine yön verebilmeyi gerektiren ancak çok iyi düşünen bir kafanın yapabileceği işlerdir. En basitinden, elektrik bulunan bir evde dışardan gelişen anormal olabileceği veya ev içinde bozuk veya kapasiteyi aşan elektrikli 5let kullanıldığında ana şebekeye zarar vermemesi veya yangın çıkmaması açısından değişik yerlere sigortalar konulmaktadır ve bu durumlarda bu sigortalar atarak hem ev, hem de merkez korunmaktadır. Vücut içinde gördüğümüz bir yandan mükemmel mekanizmalar, bir yandan değişik durumlara göre sigorta vazifesi gören yapılar, insan iradesi dışında vücut içinde şuurlu bir elin çalıştığını bize göstermektedir. Herşeyde olduğu gibi burada da kendini gösteren bu kuvveti ilim ilerledikçe ve muhakeme kabiliyetimiz arttıkça daha çok hissetmeye ve anlamaya başlıyoruz. İrademiz dışında bu mükemmel işleri yapan ve yaptıran bu kuvveti kendi kamet-i kıymetine göre insanlık hiç düşündü mü acaba?

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 2:35 am