Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    İçtimai Bünye

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    İçtimai Bünye  Img_le10200 / 999200 / 999İçtimai Bünye  Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    İçtimai Bünye  Empty İçtimai Bünye

    Mesaj tarafından FallenAngel Çarş. Mart 09, 2011 4:09 pm

    İnsan fıtratını değiştirmekti en zor şey yoktur yeryüzünde. Binbir türlü arzu ve ihtirasların düşkünü ve zebunu olan insan, ferdî hüviyeti ile bünyesinde taşıdığı bu meknî esrarı, çok defa etrafına aksettirememektedir. Çeşitli te'sirlerin ağır baskısıyla her düşündüğünü yaşamak ve yapmakdan mahrum olan insan, şahsiyet kazanamamış bir varlık demektir.

    Aslında kişiliğin teşekkülünü küçük bir bünyede görmek mümkünse de bunun yitirilmesini ancak cemiyette görmek daha kolaydır. Ferdî yaşamanın iç bünyede, içtimaî yaşamanın da dış bünyede bir takım tehlikelerini ve güçlüklerini sezememiş veya sırrına vakıf olamamış her insan, gerek ferdî gerekse içtimaî bünyede insanca yaşama şansının bir kısmını kaybetmiş sayılır. Hatta insan olma vasfını kazanıncaya kadar çıkılmış olan bütün merhaleler teker teker düşülmüş olur bu iki durak arasında. Çünkü ferdiyette iç bünye, cemiyette dış bünye bozuk olup birbiriyle imtizac edemediği müddetçe en küçük topluluk olan aileden en büyük topluluk millete kadar her kademe mefluç demektir. Bu duruma gelmiş toplulukların sayısı ise küçümsenmeyecek kadar çoktur. Kusursuz bir iş ancak mükemmel bir bünyeden beklenebilir. Bünyenin bir yerinde, rahatsızlık varsa ve bu rahatsızlık bütün bedeni tesir altına almışsa artık o bünye hayır va'dedemez; zaten beyin fakülteleri dumura uğramış bir bünyenin varlığından söz etmek ise bütün bütün zâiddir. Kaide ve kurallar ve içtimaî bünyeye uygun bir ahlâk, cemiyetin beyni mesabesindedir. Bunda meydana gelecek bozukluklar seri bir şekilde bütün bünyeyi baştan başa harabeder. Oyuncak sanmayın ahlâk-ı millî ruhî millîdir. Onun iflâsı en korkunç ölümdür, mevt-i küllîdir. M.A. ifadesi bu düşünceyi dile getirmiştir. Son asrın bir kısım içtimaiyatçıları, ferdî ve içtimaî bünyedeki bu hastalığı yaklaşık olarak sezmişler ise de hastalığın teşhis ve tedavisine bir türlü muvaffak olamamışlardır. Ferdî ve içtimaî bünyede mevcut olan bir anormallik bu keşmekeşliğin söz-konusu edildiği her yerde onun adına gösterilen bütün gayretler adına çare arayanların nasıl çaresizlik içerisinde kıvrandıklarının en canlı bir misalidir. Şimdi bir misalle meseleyi biraz daha aydınlatalım. Meselâ: 100 kişilik bir topluluğa teker teker onların meydana getirdiği cemiyetin durumunu sorduğumuzda, dinlediğimiz her insan kendisinin sağlamlığından ve cemiyetin de bozukluğundan bahsedecektir. Dinlediğiniz her şahsa göre, fertler sağlam; müşahedeye göre de cemiyet, bozuktur. Bu durumda biz, her aklıselimin kabul edebileceği şu neticeye varırız: Yüz kişilik bu toplulukta ya ferdî sağlamlık yok veya içtimaî bozukluk yoktur. Çünkü cemiyeti meydana getiren fertlerdir. O sağlam olunca diğeri de mutlaka sağlam olacaktır. Aksini düşünmek mümkün değildir. Demek ki, ıslahı düşünülen bir cemiyette önce ferd ele alınmalı ve bütün hîmmet ve gayretler ferdin ıslahı istikametinde teksif edilmelidir. Yoksa cemiyeti birden bire ıslah edeceğim diye gösterilen gayretler boşa çıkacak ve hiçbir netice elde edilemeyecekdir. İçtimaî bünye adeta bir makine gibidir. Şayet makine iyi çalışmıyorsa arızası araştırılmalı ve ona göre müdahale edilmelidir ki, faydalı olsun. Yoksa, kısa ve uzun vadeli bütün çalışmalar boşuna gider. İşte bunun gibi sosyologlar içtimaî bünyenin bozukluğunu ? bugünkü mânâda? kültürsüzlükte aramışlar ve bu düşünceleri devlet politikası halinde halka aksettirilmiş ve mesailer hep fertlerin kültürlü yetiştirilmesi yönünde teksif edilmiş olup belki bir miktar muvaffakiyet de elde edilmiştir. Fakat içtimaî bünyedeki hastalıkta bir gerileme görülmemiştir. Bu vadide milyarlarca lira para ve büyük mikdarda insan gücü harcanarak terbiye ocakları kurulmuştur. Ne var ki buna muvazi olarak hastalık da dev adımlarla ilerleyerek kanser ve kangren haline gelmiştir. Bugün bu müthiş manzarayı görmeyen tek insan gösterilemez! Kurtuluş reçetelerinin mürekkebi henüz kuramadan tedavi maksadıyla sunulan bütün ilaçlar bünyede yeni yeni hastalıklar meydana getirmiş ve bu dev bünye defalarca ecelîn pençesinden kendini güç belâ kurtarabilmiştir. Aradan yarım asır geçmesine rağmen bugün hâlâ orjinalliğini muhafaza eden ve asırlarca da edecek olan Akif'in şu iki mısrada: "Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır" ifade ettiği hakikat çok az insan tarafından anlaşılabilmişdir. Keşke anlayanlar sekîne ile bu vazifeyi sürdürebilselerdi!.. İpek böceği, sabırla dut yaprağını ipeğe çevirdiği gibi, günün birinde bu insanlar da bu güzel yurdu gülbahçesine çevirebilirlerdi. İçinde yaşadığımız toplumun durumu, şahsî vazifelerimiz, içtimaî vazifelerimiz, haklarımız, fedakarlıklarımız ve çok yönlü mesuliyetlerimiz, birbirlerimize karşı davranışlarımız; bütün bu unsurların içlidışlı tahlili neticesinde cemiyetin sağlam ferdi olma durumunu kazanmış olmamız ve böylece meydana gelecek olan bir binanın "Bünyan-ı marsus" (sağlam bir cemiyet) ifadesine hak kazanmış olacağız.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 3:09 am