Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Nüfus Artışı

    FallenAngel
    FallenAngel
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1738
    Kayıt Tarihi : 05/02/11
    Nereden : İstanbul
    Aktiflik :
    Nüfus Artışı  Img_le10200 / 999200 / 999Nüfus Artışı  Img_ri10


    Cüzdan
    Altın Altın: Sınırsız
    Para Para: Sınırsız

    Nüfus Artışı  Empty Nüfus Artışı

    Mesaj tarafından FallenAngel Çarş. Mart 09, 2011 4:07 pm

    Bugün nüfus artışı bilhassa ilim adam­larını derin bir korku ve endişeye sevk etmektedir. Gerçi bu mevzuda insanlığın kor­ku ve endişesi yeni bir şey değildir. Eski devirlerde de istihsal kaynaklarının azlığı, buna karşılık nüfus yoğunluğunun artışı insanları müteessir etmiştir. O günkü in­sanların teessürü, ?insanlar devamlı çoğa­lırken onun çoğalmasına bir had konulma­dığı takdirde, yeryüzü insanlara nasıl yete­cek, geçimlerini nereden kazanacaklar ve nereden yiyip içecekler?? gibi hususlardı. Bu endişelerine çare olarak da; yeni doğa­cak çocuklara mâni olmak, çocuk düşür­mek ve doğan çocukları öldürmek gibi yollara başvurmuşlardır.

    Zamanımız insanını ise, artan nüfusun meydana getireceği mesken ve beslenme meselelerinin yanında, enerji yetmezliği ve çevre kirlenmesi gibi hususlar da meşgul etmektedir. Daha evvelki sayılarda enerji kifayetsizliği ile çevre kirlenmesi hususları­na yer verilmişti. Bu yazımızda artan nü­fusun iktisat üzerindeki tesirlerinden dola­yı, doğum kontrolüne lüzum bulunup bu­lunmadığı hususların üzerinde durulacaktır. İlk olarak doğum kontrolü, Avrupa?da ve 18. asrın sonlarına doğru başlamıştır. Meşhur İngiliz iktisatçısı Malthus insanları doğum kontrolüne davet etmiştir. Malthus?dan sonra Fransa?da Francis Place, insan ar­tışına bir sınır koymanın zaruri olduğunu ortaya atmıştır 1833 yıllarında da Ameri­ka?da tabib Charles Knororton aynî fikirleri destekleyerek insanların büyük bir tehlikenin eşiğinde olduğunu ileri sürerek dikkati çekmiştir. Bu ilim adamları, nüfus artışına bir sı­nır koymanın çok zaruri olduğunu ifade ederlerken, nüfus artışının ?geometrik di­zi? şeklinde (2.4.8.16.32.64) olduğu­nu, buna karşılık rızık vasıtalarının ?aritmetik dizi? (1.2.3.4.5.6,) şeklinde arttığını ileri sürmüşlerdir. Bu hesaplamala­ra göre nüfus artışı hiç bir engele maruz kalmaksızın ilerlemeye devam ederse, 25 sene sonra 2 misli artacaktır. Yani bir asır sonra rızık vasıtaları 9 katma çıkabildiği halde, nüfus 256 katına ulaşacakdır. Mez­kûr şahıslar bu hesaplamalara dayanarak, bin sene sonra nüfus ile besin kaynakları arasında hiç bir nisbet kalmayacağına hük­metmişlerdir. Şurası bir gerçektir ki; tarihin hiçbir devrinde insan nesli Malthus?un ve Francis Place?nin ifade ettikleri gibi geometrik dizî şeklinde kat kat artmamıştır. Buna göre de nüfus artışı ile rızık vasıtaları arasında bir nispetsizlik vuku bulmamıştır. Nitekim Milâdi takvim yılı başlangıcında 200 mil­yon civarında olan dünya nüfusu, 1300 yıl­larında 500 milyon, 1800 yıllarında 1 mil­yar, 1950 yılında 3 milyara çıkmış ve 1980 yılında da 4,5 milyara ulaşmıştır. Bu durumda nüfusun artışı kat kat olmamak­tadır ve olması da mümkün değildir. Çün­kü insanlık, doğuma müdahale etmeye ça­lışsa bile, ölüme müdahale edememektedir. Yukarıda nüfus artışının kat kat olma­dığını ve olamayacağını ifade ettikten sonra rızk vasıtalarının da aritmetik dizi şek­linde olmadığını görelim. Nasıl eski insan­ların geçim kaynakları ve rızık vasıtaları su, toprak, taş, bitkiler ve hayvanlar ise; bu gün çeşitli geçim kaynakları ve mebzul rızık vasıtaları mevcuttur. Bu günkü hayat seviyeleri ile eski insanların hayat seviye­leri arasındaki fark, artan nüfusun teessü­re gerek bulunmadığını gösterir. Çünkü insan, nesli çoğaldıkça hayatını muhafaza etmek için gücünü sarf edip yeni rızık kay­nakları aramış ve yeni geçim vasıtaları keşfetmiştir. Nitekim bu günkü insanların imkânları ile eski insanların imkânları mu­kayese edildiği zaman, artan nüfusun geçim sıkıntısına sebep olmadığını gösterir. Böyle uluorta düşünceler, zamanlardaki ilmin istikbalde ne gibi yenilikler ve imkân­lar sağlayacağını idrak edemeyen kimseler­dir. Belki aldandıkları nokta; artan nüfusta sadece tüketici ağızların çoğalacağı dikkate alırken bunun yanında iş yapan ellerinde çoğalacağını nazara almamalarıdır. İktisat ilmine göre, istihsalin üç un­suru vardır: tabiat, sermaye ve insan?dır. İnsan, bu unsurların en büyüğü ve en önemlisidir. Nüfus artışına mâni olmak isteyen­ler, insanın bu istihsaldeki yerini dikkate almadan yalnızca istihlak (tüketici) edici nazarla bakmaktadırlar. Hâlbuki insanoğlu­nun yeryüzündeki ilerlemeleri ve hayat se­viyelerinin yükseltilmesi hususundaki mu­vaffakiyetleri; artan nüfusun zaruri ihtiyaç­larını temin maksadından ileri gelmiştir. Nüfus artışı ayni zamanda insanları çalışÂ­maya sevk edici büyük bir amil olmuştur. Nitekim lüzumlu ve zarurî ihtiyaçlar insanı her yeni gür artışı sebebiyle gıda, mesken, yiyecek, içecek gibi maddelerin temini için yeni keşifler yapmaya zorlamıştır. Bunun için ziraattan azamî istifade cihetine giden insanoğlu mesailerini rızık için denizlerin derinliklerin ve feza boşluğuna sarfederek yeni kaynaklar aramaktadır. Şayet nüfusta artma olmasaydı, insanlar mevcut olanlarla iktifa edecekler, tembellik ve uyuşukluktan başka bir kazançları olmayacaktı. Umumi yönden dünya nüfusuna dikkat edilecek olursa, insan neslinin sür?atle art­ması karşısında, yeryüzündeki rızık vasıta­larının da o nisbette arttığı görülecektir. Hatta diyebiliriz ki, kaynakların artışı nü­fus artışından çok daha fazla olmaktadır. Çünkü bu günkü orta tabakadaki fertlerin hayat seviyeleri ile imkânları iki yüzyıl ön­ceki zenginlerin hayat seviyelerinden daha iyidir. Yani bugünkü hayat seviyesi ile eski insanların hayat seviyeleri arasında bir nisbet yapmak mümkün değildir. Yani bu gün­kü hayat seviyesi ile ikiyiz yıl önceki hayat seviyesi arasında bir nisbet tayin etmek mümkün değildir. Yeryüzünde ve Kâinatta- mevcut bir dengenin bulunduğunda şüphe yoktur. Nasıl ki yeryüzünde yaşayan mahlûkatın bütün nevilerinin fertlerindeki sayıda bir sınır ve denge mevcuttur. Mesela nebattan ?Sismbrium Sophia? adında bir bitki vardır ki, onun ağaçlarından birinde 750.000 tohum olmasına rağmen yeryüzünü işgal etmediği gibi, balıklardan ?Star Fish? ismindeki bir balık türü de 200.000.000 civarında yumur­ta yaptığı halde denizler balıklar tarafından işgal edilmemiş ve nizam bozulmamıştır. Elbette insanoğlunun da bu nizam dışında kalmayacağı bir gerçektir. Nitekim bir er­keğin cinsi münasebet esnasında akıttığı su­da 300 veya 400? milyon sperm bulunduğu halde, insanların birer birer çoğaldığını gö­rüyoruz. Diğer taraftan hızlı nüfus artışı­na mukabil aynı nisbette ölümlerin dolayısıyla ölüm sebeplerinin artması yine denge? den haber veriyor. Çünkü zelzele, tufan, trafik kazaları gibi âfetlerin önüne geçilemediği gibi yeni icad edilen silahların veya bir nükleer facianın insan neslini azaltaca­ğı da muhtemeldir.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:30 am